10 Temmuz 2007 Salı

PLASTİK SANATLARDA ROMANTİZM (RESİMDE ROMANTİZM)

PLASTİK SANATLARDA ROMANTİZM
(RESİMDE ROMANTİZM)


Akımlar , önemli hareketler, olaylar , sanatta da , diğer alanlardaki gelişmeler gibi bir çok etkene bağlı olarak ortaya çıkarlar. Bunların bazıları özel koşulları nedeniyle yeniden gündeme gelmeseler de Romantizm gibi dönüşüm sağlayan akımlar gündemdeki yerlerini şu ya da bu biçimde korurlar. Romantizm insana ve doğaya bakışın köklü değişimini imleyen bir hareket olarak varlığını uzun süre korudu. Şimdi bile plastik sanatlar alanında ürün veren bir çok sanatçının ,( bilincinde olsunlar olmasınlar, ) romantik kalıttan yararlandıklarını söyleyebiliriz. Diğer sanat kalıtlarının kullanılmadığını ileri sürdüğümüz düşünülebilir. İnsanlığın kazanç evine yazılmış bütün değerler kuşkusuz kullanılabilir. Örneğin , minyatürden yararlanabilirsiniz ama , Osmanlı minyatürcüleri tavrında minyatür yapma şansınız kalmamıştır artık. Oysa hepimiz hala biraz romantiğiz.
Bunun nedeni Romantizmin sanayileşen toplumların sanatçı duyarlılığını yansıtmasıdır. Sanayi ile ilişkimiz , sanayileşmeden kaynaklanan sorunlarımız olduğu sürece , romantizmle ilişkimiz de sürecek. Bunun en açık göstergesi 20. Yüzyılda bir çok sanat hareketinin Romantizmle gündeme gelen yaklaşımları kullanmaları, dahası bugünkü sanatçı tavrının da (giyim –kuşam dahil)kaynağı Romantiklerle. Modern olanın Romantizmle ilgisi kaçınılmaz bir bakıma.
Modern sanatın Romantizmle başladığı yargısından yola çıkarsak, Modern sanatın anlaşılması için öncelikle Romantizmin anlaşılması gerektiğini ileri sürebiliriz.
Sözcük olarak Romantik, Roman sanat uslubunu belirten romanesk sözcüğü , eski şovalye hikayelerini anlatan, saz şairleri (trubadur) çağını da çağrıştırır.17.yy.’da garip çekici anlamında kullanılan sözcük,18.yy. başında yabanıl, garip çekici anlamlarında romantik sözcüğü olarak kullanılmaya başlanır.
Romantizmi biraz gerilere giderek değerlendirmekte yarar var; onu oluşturan toplumsal ve düşünsel koşulları değerlendirmemiz gerekiyor.
15.yy’dan başlayarak özellikle 16.yy ‘da önemli ürünlerini veren Rönesans dönemi, Orta Çağ’ın katı kurallarının sarsılmaya başlandığı dönemdir. Başlangıçta, Antik Yunan ve Roma kültürü ile ilişkisi hiçbir zaman kesilmemiş olan İtalya’da, 14.yy’da ortaya çıkan siyasal ve yönetsel değişiklikler , düşüncede ve sanatta da önemli değişmelere neden oldu. Kilisenin ağırlığı sürmekle birlikte, ekonomik güç , toprak sahiplerinin eline geçmeye başladı. Yeryüzünü yöneten bu yeni sınıf önderliğinde eski Yunan kaynaklarına dönüldü. Bu doğanın ve insanın yeniden doğuşudur. Sanatta, Raffaello, Michelangelo, Leonardo, Bellini,Tiziano,Correggio,Verrocchio , Dürer gibi ustaların yetişmesine neden oldu.
Bu dönemde Leonardo’nun insana ve doğaya ilişkin araştırmaları, Kopernik’in astronomi çalışmaları dikkate alındığında , Rönesans düşüncesinin daha sonraki dönemleri oluşturmadaki payı anlaşılır.
Bir çok Avrupa ülkesinde ortaya çıkan bu dönüşüm hareketi, başka etkenlerle desteklenir.
Özellikle, İtalyanların, İspanyolların ve Portekizlilerin daha sonra da diğerlerinin gerçekleştirdikleri denizaşırı seferler, yeni ülkelerin kaynaklarının Avrupa’ya akmasına neden oldu.
Sömürgecilik ve köle emeği, Avrupa’da tarımsal üretimi artırdı. Ortaya çıkan ürün fazlasının kent devletleri arasında dolaşımı ve değişiminden, Ticaretle uğraşan yeni bir sınıf doğdu.
Toplumsal hayattaki bu değişmelerle birlikte sanatta Barok dönem , özellikle mimari ve dekorasyonda Rokoko yeni biçimsel anlayışlar olarak geliştiler.
Caravaggio, Reni, Poussin , ClaudeLorrain, Rubens, Velazquez, Rembrandt, Vemmer,Bernini, Romantikleri de etkileyecek sanatçılar olarak bu dönemde yetiştiler.
Avrupa’da her alanda ortaya çıkan yenileşme ve değişme hareketleri, bilimsel çalışmalarda da gözlenir.Galileo’nin düşünceleri ve çalışmaları benzeri bir çok alanda bilimsel çalışmalarla sürdürüldü. Özellikle Fransız Denis Papin’in 1690 yılında ilk buharla çalışan makineyi yapması oldukça önemlidir.
Bu tarihten sonra buhar gücü yavaş yavaş üretime de girmeye başladı. Elle çalışan tezgahları yerini buharla çalışan makineler almaya başladı. Üretimin hızla artması sanayi burjuvazisinin gelişmesini sağladı. Gereksinim duyulan işgücü kırsal alandan kentlere göçü hızlandırdı.
Bütün bunlara koşut olarak , düşünce alanında dogmatik kalıplar sarsıldı.
Thomas More, Francs Bacon, Campanella gibi ütopyacıların, Montaigne, Shakespeare düşünür yazarlar ve Descartes’tan Kant’a uzanan çizgide aklı önemseyen filozoflarların çalışmaları yeni gelişen dönemin düşünsel temellerini oluştururlar. Spinoza, Lock, Leibniz, Hume akıl ve duyum konularını sogularlar.
Felsefedeki bu gelişmeler , aynı zamanda estetik alanında da yargıları değiştirmeye başlar.
Özellikle Fransız İhtilali öncesi Volttaire, Diderot, J.J. Rousseau düşünceleriyle yeni dönemin hazırlayıcısı olurlar. Salt akıl değildir artık insanların yararlanacakları . Duyumlar ve duygular da önem kazanır. Özgürlük, töre, doğa ve insan ilişkisi değerlendirilir. İnsan doğuştan suçsuzdur ve her şey bir kader gibi algılanmamalıdır.
Bütün bu gelişmeler düşünüldüğünde, özgürleşmek isteyen insanların sesinin yükselmesi için gerekli değişimin oluştuğu görülür. Ve Fransa ‘da köylüler derebeylere karşı ayaklanırlar. Köylüleri destekleyen kentsoyluların ortak bir amaçları vardır artık. İnsanı özgürleştirmek.
1789 14 Temmuz’da halk Basttille’i basar. Bu Avrupa’da ve dünyada çok önemli hareketlerin de başlangıcıdır. Kardeşlik, Eşitlik , Özgürlük sav sözleri büyük kalabalıkları harekete geçirir.
Devrim bireyi özgürleştirmekle kalmaz , yeni siyasi ve yönetsel yapı, milliyetçilik duygularını da harekete geçirir. Devrimle değişen toplumsal ilişkilerde sanatçı , hala siparişler alsa da toplumsal değer yargılarının dışında yalnız başınadır. Devrimin yalnızca varlıklıları egemen duruma getirdiği , halkın durumunda önemli değişiklikler olmadığı kısa sürede ortaya çıkar. Bu biraz da düş kırıklığıdır.
Ernest Ficher’ göre yeni ekonomik yapı;
“Kapitalizm,yeni duygular, yeni düşünceler yaratmış,, bunları dile getirmesi için de sanatçıya yeni olanaklar vermişti. Artık kalıplaşmış , çok yavaş değişen bir anlatıma saplanıp kalmak ; bu anlatım türlerine biçim veren yöresel sınırlar aşıldı sanat işleyen bir uzayda ve hızlanan bir zamanda gelişmeye başladı.’’1
Bu ön açıklamalarla Romantizmin nasıl bir yapı içinde doğduğu kavranabilir. Romantizm modernizmi hazırlayan, zaman zaman modern olanla çatışsa da varlığını sürdüren sanatsal ve düşünsel harekettir. Bu hareketin genel çizgileri ele alındığında birey olan sanatçının önceden belirlenmiş kalıplara nasıl inatla direndiğini, ifadede önceliği kendisine vermeye başladığını görebiliriz. Neo Klasistler sanatta, geçmişin kurallarının son temsilcileridirler. Ancak onlarda da romantik (Coşumcu) izler bulmak her zaman olasıdır. Çünkü hiç bir hareket diğerinden bağımsız değildir.

“Tartışılamayacak bir şey varsa , o da coşumculuğun ,son iki yüzyılın bu en büyük yazın ve düşün akımının , yazın sanat ve düşün anlayışını baştan sona değiştirdiği ,getirdiği yeni duyarlılıkla, yeni bakışla,çağdaş sanatçının , çağdaş düşünürün önünde açılan yolları alabildiğine genişlettiği ve çoğalttığıdır. Varlık nedenlerini coşumculuğa karşı çıkmakla özdeşleştiren kimi akımlar ve sanatçılar bile, temel ilkelerinden biri de ‘ karşıtların uyumu ‘ olan bu büyük akımın kaynaklarından beslenirler. “2
Fransız Devrimi, Romantizmi hazırlayan toplumsal bir olay olarak sanatçıları değişik biçimlerde etkiler. Devrim sonrası yönetimin, özellikle de Napolyon yönetiminin yanında yer alanlar Fransız Akademisinin ilkelerini benimseyen klasik sanattan yana olan sanatçılardır. David ve öğrencisi Ingres ,Barok öncesi beğeninin sürdücüleri olarak izlenirler. Bu durum, açıklamalarımızla çelişmez. Gerçeği ve varlığı yalnızca akılla kavramanın mümkün olmadığı duyum ve duyguların, kavrayışı bütünlediği düşüncelerinin yaygınlaşması, insan özgürlüğünün ve haklarının önemi, hem devrim yandaşları ,hem de romantiklerce benimsenir.
Fransızlar kendilerini Yunan ve Roma uygarlığının varisleri olarak görürler devrim yıllarında. Devrimle birlikte ortaya çıkan bu ruh, romantiklerde Yunanistanın bağımsızlığını destekleme düşüncesi olarak gözlenebilir.Bu çelişki gibi gözüken duruma karşın Romantizm ve devrim,bir toplumsal yapı ve bir kültür çağının sona erip, yeni bir yapı ve sanatsal anlayışın başladığını simgelemeleri açısından , bütünsel bir nitelik gösterirler.
Fransız devrimiyle birlikte “Sanatçılar birdenbire konularını seçme özgürlüğüne kavuşmuş buldular kendilerini.Shakespeare’in bir sahnesinden ,özellikle önemli bir olaya dek , anlayacağınız her konu , dikkati çekip ilgi uyandıracak her şey.”3 Daha önce dış dünyanın idealleştirilmiş görüntülerini oluşturmaya çalışan , bu nedenle de giderek becerikli işçiler olan sanatçılar, yeni anlayışta, şairler gibi imge yaratmaya başladılar. Bu nedenle yeni sanat,”... nesnel ve konvansiyonel ölçütlere göre yönetilen bir toplumsal etkinlik olmaktan çıkmış, kendi standartlarını yaratan bir dışavurumculuk etkinliği durumuna gelmiştir.”4
Octavia Paz, Yeni yaşama biçiminin ve sanatının dinin, felsefenin, ahlakın,hukukun,tarihin,ekonominin ve siyasetin bir eleştirisi olarak başladığını ileri sürer.








1 -Ernst Fischer, Sanatın Gerekliliği, Çev: Cevat Çapan,Konuk Yay. İstanbul 1974, s.70
2-Tahsin Yücel, Fransız Coşumculuğu, Türk Dili Dergisi Yazın Akımları Özel Sayısı,Sayı:349, Ankara, Ocak 1981, s.61
3-E.H. Gombrich, Sanatın Öyküsü, Çev: Bedrettin Cömert, Remzi Kitapevi,İstanbul 1976, s.380
4-Arnauld Hauser, Sanatın Toplumsal Tarihi, Çev: Yıldız Gölönü, Remzi kitapevi, İstanbul 1984, s. 141

Hiç yorum yok: